
Bu bir aşk romanı değil. Hayır... Bu bir saplantı romanı. Aşk dolu dakikalar geçirmek, teselli bulmak, eğlenmek, mutlu sonla veda etmek gibi bir niyetiniz varsa, yazar: "Hayatımın en mutlu anı dediğim şey bitip ayrılma vakti geldiğinde..." diyerek cümleye başladığı anda kitabı kapatın ve okumayı bırakın. Zira taze bir ayrılık yaşıyorsanız, duygularınızı daha da baskı altına alacak bir roman.
Kitabın yazarı, olaylı Nobel Ödülü ile daha geniş kitleler tarafından tanınan Orhan Pamuk. Kendisi ile ilgili daha detaylı bilgi edinmek isteyenler aşağıdaki linke tıklayabilir.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Orhan_Pamuk
Bize yalnızca, Orhan Pamuk hakkındaki ön yargıları bir kenara bırakıp, değişik bir bakış açısıyla yazılan bu eseri edebiyat adına incelemek düşer.
Roman, çok yüzeysel bakıldığında, yeşilcam filmlerindeki zengin oğlan, fakir kız arasındaki imkansız aşkı anlatmaktadır. Tabii ki tam olarak amaçlanan bu değildir. Bu romanı okuyup hakkında yüzeysel fikirler yürütmek zaten pek de mümkün değildir.
Romanımızın baş kahramanlarının isimleri Kemal ve Füsun'dur. Romanda bu isimlerin bile özel nedenlerle seçilmiş olduğunu düşünüyorum. Kemal varlıklı bir ailenin kıymetli oğludur, sosyeteden Sibel adındaki bir gençkızla birliktedir ancak bir anda karşısına çıkan, uzaktan akrabası Füsun'un güzelliği delikanlının aklını başından alır, evlilik arifesindeki bu genci adeta büyüler. Kemal'le Füsun Merhamet Apartmanı'ndaki bir dairede sık sık buluşup, sevişmeye başlarlar. Bu arada Sibel ve Kemal nişanlanırlar, hatta 70'lerin İstanbul'unda radikal bir karar alarak bir müddet birlikte bile yaşarlar, ancak Kemal, Füsun'u unutamaz, bir süre ikilemde kalsa da sonunda nişanı bozar.
Kemal'in anlamı: En yüksek değer, mükemmellik
Füsun'un anlamı: Şaşırtıcı güzelliğe sahip, efsun
Sibel'in anlamı: Bulutla yer arasında toprağa düşmeyen yağmur damlası (Gerçekleşmeyen çabayı anımsatır)
Buraya kadar çok da can alıcı bir durum yok gibi gözüküyor. Ancak olayın esas başladığı yer Merhamet Apartmanı'dır. Burada Füsun'la seviştikten sonra Füsun'un elinin değdiği herşeyi gizlice ayırmaya ve bir kenara kaldırmaya başlar. Füsun'un yokluğunda bu eşyalarla avunmaktadır. İşte bu süreçte Masumiyet Müzesi yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlar.
Orhan Pamuk bir röportajında bir takım nesneleri romanı yazmadan önce biriktirip onlara bakarak yazılarını yazdığını söyler. Masumiyet Müzesi, bu nedenle, son derece canlı, soluk alıp veren, gerçekçi tasvirlere dayalı bir kitaptır.
Romanı ve müzeyi eş zamanlı yapılandırmak Pamuk'un yaratıcılıktaki dehasını ortaya koyar. Nitekim söz konusu müze, kitapta bahsedilen tüm nesneleri sergilemek üzere, Çukurcuma'da kurulmuştur. Kitabın içinde müzeye tek girişlik bir bilet ve müzenin bulunduğu yerin haritası bulunmaktadır.
"Şimdi bu Kenan yeni şirketin başarılı müdürü mü olacak?" dedi Sibel son günlerde gitgide benimsediği alaycılıkla. Bu cümle, yabancı bir dile kolay çevrilsin diye kurulan devrik cümlelere ve kullanımlara bir örnektir.
Keskinler beni akşam yemeğine çağırmazlardı, çünkü masada benim yerim sürekli olarak hazır tutulurdu. İngilizce'de Jefferson ailesinden bahsederken "The Jeffersons" kelimesinin kullanılması gibi Keskin Ailesi demek yerine "Keskinler" kelimesinin kullanılması, cümlenin tamamen tercüme kaygısıyla yazılmış olmasından kaynaklanmaktadır.
... Füsun'un yıllarca topladığım şeylerine bu yüzden o kadar bağlı olduğumu bana gösterdi. Burada geçen "şeylerine" sözcüğü İngilizce'ye çevrilip "things" olarak düşünüldüğünde daha sağlam bir cümle ortaya çıkmaktadır.
Ben Keskinlerin evine haftada dört akşam"oturmaya" gidiyordum."Oturma" tabirinin, Türk okurlarımın çok iyi bildiği, ama müzemin yabancı ziyaretçilerinin hemen anlayamayacağı "misafirliğe gelmek", "geçerken uğramak", "birlikte vakit geçirmek" gibi, sözlüklerde vurgulanmayan ama çok yaygın anlamını, özellikle Nesibe Hala sık sık kullanırdı. Akşam evden ayrılırken, bana nezaketle hep şöyle derdi Nesibe Hala: "Kemal Bey yarın gene gelin, gene otururuz."
Yukarıda bahsettiğim ve kitapta bulunan bir çok örnekte olduğu gibi Orhan Pamuk, romanı yazarken Türkçe düşünmemiştir, bu da anlatımı yer yer yavanlaştırmıştır.
Romanın bir diğer hoş yanı, geçmişte kalan bir çok ayrıntıyı yeniden günümüze taşımış olmasıdır. Roman, eski İstanbul'u yeniden yaşatması açısından etkileyicidir. İnsanların o dönemde sıklıkla kullandıkları ancak günümüzde terk ettikleri cümlelere de dikkat çeker.
![]() |
İstanbul - Taksim 1975 |
"Devam filmini çekmemiz için o kadar çok ısrar vardı ki, Feridun hayır demenin "eşyanın tabiatına aykırı" (o zamanın bir başka basmakalıp sözü) olduğunu söyledi." Parantez içinde bize bilgi vermesinin nedeni çeviri kaygısından ötürü olabilir. İleride bu sözcüklere anlam veremeyecek olan gelecek nesil için de açıklama yapmış olması mümkündür.
Yazar, kapitalizmin benimsenmesinin ardından yavaş yavaş ülkeye giren yabancı ürünlerin tercih edilmesini, bu ürünlerin hızla yerli malının yerini almasını oldukça iyi işler: "Coca Cola bayilere kredili satış yapıyor, bedava pleksiglas panoveriyor, takvimler, hediyeler dağıtıyor, baş edemiyoruz," dedi Zaim."Gençler de zaten maymun gibi, Maradona'nın (dönemin futbol yıldızı) elinde Coca Cola görünce, Meltem daha ucuz, daha sağlıklı, yerli malı filan dinlemiyorlar, illa ki onu içecekler."
Özetle, Pamuk, Masumiyet Müzesi'nde, 1970'lerde yaşayan burjuvaların içi boş eğlence anlayışlarını, fakir insanların zenginleşme hayallerini, sinemanın hayata yansımasını ve dönemin siyasi olaylarının toplum üzerindeki etkisini en iyi biçimde okuyucuya aktarır.
Kitabı okumuş olun ya da olmayın, yazarın uzmanlık alanı olmamasına rağmen, hayret verici derecede büyük fedakarlıklarla kurmuş olduğu Masumiyet Müzesi'ni mutlaka görün. Kimbilir belki de size kendi küçük masumiyet müzenizi çağrıştırır, siz de empati yapar, kendinizden bir parça bulursunuz.
MERHABA
YanıtlaSilizleyici, sonunda Illuminati çetesine nasıl katıldığıma ve ZENGİN ÜNLÜ VE GÜÇLÜ biri olduğumla ilgili tanıklığımı paylaşmak için burada hood'un bir üyesi olmak için elimden gelenin en iyisini yaptım ama sonunda internette bir referansa rastlamadan önce birçok kez dolandırıldım. ajansla iletişime geçtim, ben kukuleta katılmadan önce benden çok para isteyecek diye çok korktum ama şaşırdım, o sadece benim yaptığım ürünleri satın almak istemedi ve bugün bunu söylemekten çok mutluyum. zengin ve tüm bunlarla birçok iş kurabilen dünya kişisel hesabımda 20 milyon dolar var ve ayrıca illuminati'nin bana verdiği davalarla tüm dünyada tanınıyorum ve aynı zamanda gücüm de var. istediğimi yap...Birçok insanın yoluma çıktığını ve yardım isteyebileceğini biliyorum.
resmi e-posta: illuminatibrotherhood5555@gmail.com
illuminatibrotherhood5555@hotmail.com
www.gaia.com/article/what-is-the-Illuminati
Dolandırıcılara karşı dikkatli olun ve 18 yaşından büyük olmalısınız.