30 Mayıs 2020 Cumartesi

ANDRÈ MAUROIS - İKLİMLER

    Yaşantımız boyunca karşımıza çıkan herkes bize kendi büyülü diyarlarından getirmiş oldukları farklı iklimler sunar. İçimizi ürperten, ateşleyen, bizleri dönüştürüp değiştiren tüm bu iklimler tam da ihtiyacımız olduğu zaman yüzümüze doğrultulmuş birer revolver etkisi yaratır. Böyle bir durumda tepkisiz kalmak mümkün değildir, yani tabancadan çıkan kurşunun hülasasında ne varsa insana da hızla o sirayet eder. 
Andrè Maurois
     Döneminin tarzını yansıtan bu badem bıyıklı yakışıklı Andrè Maurois. 1885-1967 yılları arasında yaşamış ve iki dünya savaşı görmüştür. Her iki savaşta da farklı görevlerde yer almış, ailesinin kurmuş olduğu tekstil fabrikasında ise 12 sene boyunca yöneticilik yapmıştır.  "İklimler" adlı kitabını 1928 yılında kaleme almıştır. Kitap Fransa'da ve Tüm Avrupa'da en çok satılanlar listesinde yerini almıştır. Rusça çevirisinden basılan ilk 100.000 kopya ise Moskova'daki kitapçılarda görüldüğü gün tükenmiştir. Bir çok insan bu kitaptan oldukça etkilenmiş, "hayatımın kitabı", "okuduğum en mükemmel eser" yorumlarında bulunmuşlardır. Acaba neden?

     Kitabımız Maurois'in Alain adındaki bir kişiden yaptığı alıntı ile başlar.

Ebediyi hep bu dünyadan başka yerde ararız. Ruhumuzun bakışını, hep o andaki durumdan ve o andaki görünüşten başka tarafa çeviririz; yahut, her anımız sanki ölmek ve yeniden yaşamak değilmiş gibi ölmeyi bekleriz. Her an, bize yeni bir hayat sunulmaktadır. Bugün, şimdi, hemen, biricik tutamağımız budur. ALAIN
Truvalı Helen
     Kitabı okuduktan sonra, tam da vedalaşmaya hazırlanırken bir anda en başa dönüp bu cümleyi yeniden okuma isteği duydum. Zihnimdeki tüm taşlar işte o an yerine oturdu. Bahsedilen Alain, kitabın son sayfalarında adı geçen, Alain yani Philippe ve Isabelle'in oğluydu. Tüm hikayeyi gelecekten gelen bir haberci gibi okuyuculara özetliyordu.


     Kitap iki ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölümün adı ODILE, ikinci bölümün adı ise ISABELLE'dir. Romanımızın ana karakteri Philippe Marcenat'tır. Romandaki ODILE bölümü Philippe Marcenat'tan Isabelle de Cheverny'e, ISABELLE bölümü ise Isabelle de Cheverny'den Philippe Marcenat'a yazılmış bir mektuptur. 

ROMANIN ÖZETİ

     Philippe'in hayallerinde yaşattığı ideal kadın gençliğinde okuduğu kitaplar sayesinde yavaş yavaş şekillenmeye başlar. Beğendiği karakterler Homeros'un Helen'i, Küçük Rus Askerleri'ndeki Kraliçe Anna Sokoloff'tur. Ona Amazon diye seslenir.
Amazon
      İlk zamanlar yalnızca bir bilgiden ibaret olan bu deneyim, ardından kendisini platonik bir seviyeye taşımış ve kendisinden yaşça büyük olan Denise Aubry'e beslediği hayranlığa doğru evrilmiştir. Denise'in başka bir sevgilisinin olduğundan haberdar olması ile birlikte ilk defa bir kadın tarafından incitilmiştir. Liseyi bitirdiği yaz birlikte olduğu  bu kadının bir anda kendisi için fazlasıyla sıradanlaştığını fark eder. Kitaplarda okuduğu ve bulduğunu sandığı kraliçesi kesinlikle o değildir. Denise sözleriyle ona aşkı anlatmaya çabalar ama bu girişimler sonuçsuz kalır. Askerlik hizmetini tamamlayıp ailesine ait fabrikanın yönetimini ele alana kadar bir çok kadınla farklı deneyimler yaşamıştır. Bu deneyimlerin çoğunu aile içinde pek de iyi anılmayan Cora teyzesine borçludur.
Marcenatlar örf ve geleneklerine sıkı sıkaya bağlı, dış dünya ile sınırlarını katı çizgilerle belirlemiş bir ailedir. Hatta Philippe ailesi için şöyle bir ifade kullanır: "Marcenatlar, dünyayı terbiyeli bir yeryüzü cenneti haline getirmek istiyorlardı..." 
Floransa
          Philippe iyileşmek için gittiği İtalya seyahatinde, Floransa'dayken resmen devasını bulur. BüyüK aşkı Odile Malet ile ilk kez burada karşılaşır. Odile'de kendi ailesinde rastlamadığı bambaşka bir kimyayla buluşur. Nişanlı olarak ayrıldıkları bu İtalya gezisinden sonra Fransa'ya döndüğünde evlenmeye karar verirler. Marcenatların onayı olmasa da Philippe Odile ile evlenmeyi kafaya koymuştur. Odile'in ailesi kendi ailesine hiçbir yönden benzemez. Odile oldukça özgüvenli yetiştirilmiş ve isteklerini yerine getirebilme özgürlüğüne sahip bir genç kadındır. Evlilikleri başta iyi gitse de sonraları her iki taraf için de çekilmez bir hal alır. Philippe'in kıskançlıkları sona ermez ve Odile önüne geçilemeyen bir mutluluk ve özgürlük arayışına girer. Philippe'den bunalan Odile, Cora Teyze'nin evinde tanıştığı François Crozant'dan fena halde etkilenir. Her fırsatta bu genç adamla görüşmeye başlar ve sonunda Philippe'i bu adamla anlatır. Odile'in en yakın arkadaşı Misa ise Philippe'ten etkilendiği için Odile'in uzakta olduğu bir dönemde bunu fırsat bilip olan biteni Philippe'e anlatır ve onunla birlikte olur. Aldatıldığından yüzde yüz emin olsa da, Philippe Odile'i kaybetmeyi göze alamaz ve ondan ayrılamaz. Ancak bir gün Odile François için Philippe'i terk eder ve çok geçmeden François ile evlenir. Ancak kısa bir süre sonra Philippe Odile'in intihar haberini alır.

          Eserin tam da bu kısmında Isabelle anlatımı ele alır. Isabelle Philippe'in kadın versiyonudur. Ailesi ona hayatı boyunca son derece sert davranılmıştır. Kendisini küçüklüğünden beri Valkür olarak tanımlar.
Valkür - İskandinav Mitolojisinde adı geçen savaşçı bakire
        Philippe, Isabelle ile kuzeni Renée sayesinde tanışır. Görür görmez Isabelle'in güzelliğinden etkilenir. Isabelle ailesinin şimdiye kadar yok etmiş olduğu özgüveninin sonucu olarak kendisini hiçbir şekilde birinci kadın olmaya layık görmez. Philippe evlenme teklif ettiğinde çok mutlu olur. Evlendiklerinde hep kendi isteklerini erteleyip, Philippe'in mutlu olması için çabalar. Ancak tüm bunların karşılığında Philippe onu evli bir kadın olan Solange Villier ile aldatır. Isabelle tüm bunlara göz yumarak hayatına devam eder ve Philippe'ten bir erkek çocuğu olur. Solange ise Philippe'i terk ederek kendisine başka bir sevgili bulur. Philippe bu olaydan hemen sonra hastalanır ve ölür. Isabelle de "ama, alın yazımızla isteklerimiz, her zaman birbirine zıt gider" sözleriyle mektubuna son verir. 

ODILE VE ISABELLE KARŞILAŞTIRMASI

     Odile ne kadar güzelliğinin farkındaysa, Isabelle de o kadar bu meziyetinin farkında değildir. Odile dişil enerjiyi simgeler, Isabelle ise eril enerjinin sembolüdür. Philippe Odile'de de Isabelle'de de kendisinden parçalar bulur ve bu nedenle bu iki kadını kendisine yakın hisseder. Isabelle, Philippe'e hangi yönlerini beğenmediğini sorduğunda Philippe bununla ilgili bir mektup yazar ve bu mektupta Isabelle'de beğenmediğini söylediği her şey kendisinde de olan ve beğenmediği yanlardır.
Odile dışarıda olmayı, sosyalleşmeyi, süsü ve mücevherleri, güzel giyinmeyi ve bir kadın gibi davranmayı sever.
Isabelle ise evde kalmayı, kitap okumayı sever ve lüksten, abartıdan uzak bir yaşam hedefler.
Philippe ise Odile ile birlikteyken onun kitap okumamasından ve sürekli dışarıda olmasından yakınır. Dükkanların önünde durup mücevherlere baktığını görünce içten içe onu aşağılar. Konuşmalarını ciddiye almaz. Isabelle ile birlikteyken ise onun kötü giyiminden, kıskançlığından ve sürekli evde oturmasından yakınır.
Kısacası Philippe romanın başından itibaren hep kendi iklimine uygun olan hayallerindeki mükemmel kadını arar. Aslında her iki kadında da ayrı ayrı kendisini bulur ama bunu bir bütün halinde tek bir kadında bulamaz.

TÜM İLİŞKİLERDE OLMASI GEREKEN MÜKEMMEL DENGE

       Odine ile Philippe'in ilişkisinde Isabelle hiçbir şekilde adım atmamış ve tüm değişimi Philippe'ten beklemiştir. Philippe kendi sınırlarını zorlayıp sonuna dek çaba sarf etse de ilişki bir hüsranla sonuçlanmıştır.
             Isabelle ile Philippe'in ilişkisinde ise Philippe sadece kendi istediklerini ön plana çıkarmış, bu önceliğin oluşmasına da Isabelle izin vermiş ve zamanla değerli bir insan olmasına rağmen Philippe'in gözündeki değerini tamamen yok etmiştir. Philippe özünde kendisine saygı duymadığı için onu bu derece el üstünde tutan bir insana da önce sevgi sonra da saygı duymakta zorlanmıştır.
            Şimdi size tüm ilişkilerde geçerli olan bir konudan bahsedeceğim. Diyelim ki karşımızdaki insanla aramızda 1'den 10'a kadar ilerleyebileceğimiz gözle görülmeyen bir mesafe çubuğu var. Bu çubukta 9 birim gidip bize de karşımızdakinin 9 birim gelmesini beklememiz bir mucize olur çünkü zaten karşımızdaki için 1 birim yol bırakmışızdır. Bunun tam tersi 1 birim ilerlediğimiz durumlarda geçerlidir. Muhtemelen karşımızdaki kişinin ilgisinden sıkılıp o geldiğimiz bir birim için de geri adım atarız. Hayatımızdaki tüm ilişkilerde başarılı olabilmek için 5 birim gitmeliyiz. O gittiğimiz 5 birim bizi yaralamaz. Gelmemiz gereken denge noktası orasıdır. Orada dururuz ve karşımızdaki de 5 birim geliyorsa mükemmel uyum yakalanmış olur. Gelmiyorsa da ne diyeyim en azından yol yakınken dönmesi daha kolay olur :)