4 Kasım 2018 Pazar

WILLIAM FAULKNER - SES VE ÖFKE

Öndeki kızın saçı için telif hakkı ödemeli miyim? 
Kim Bu William Faulkner?

“Bir insanın sekiz saat boyunca yapabileceği tek şeyin çalışmak olması çok yazık. Sekiz saat boyunca yemek yiyemez; sekiz saat boyunca içemez; sekiz saat boyunca sevişemez. Bir insanın sekiz saat boyunca yapabileceği tek şey çalışmaktır.”
—William Faulkner
            Şimdi bu alıntı da nereden çıktı diyebilirsiniz ama SGK dökümleri üzerinde 19 iş değiştirmiş ve yaşama nedenimizin yalnızca işe gitmek değil, gerçek anlamda bir iş yapabilmek olduğunu düşünen zat-ı alimin hoşuna gittiği için bu şekilde bir giriş yapmayı uygun buldum. Hayatını okudukça yazarı daha çok sevdim, kitaplarını okudukça daha da fazla seveceğimden hiç şüphem bulunmamaktadır.
Güneyli yazar William Cuthbert Falkner (Faulkner değil) 1897’de Mississippi’nin küçük bir kasabasında dünyaya gelir ve ailesi ona büyükbabasının adını verir. Büyükbabası William Clark Falkner, William’ın doğumundan yedi sene önce kasaba meydanında vurularak öldürülür. Dedesi politikacı, trenyolu yatırımcısı, asker, çiftçi, işadamı, avukat ve dönemin en çok satan romanlarından biri olan Memphis’in Beyaz Gülü’nün yazarıdır (36 baskısı varmış ancak yine de boynuz kulağı geçmiş olacak ki konumuz dede değil torunu). Şimdi burada araya girip, adam ölmüş de ruhunu torununa bırakmış desem pek de yalan söylemiş olmam. Bu arada ksabadakilerin William’ı “Eski Albay’ın Torunu” diye çağırdığı da böylelikle kayıtlara geçmiş olsun. Sonrasında yazarlık konusunda dedesinin yolundan gidecek olan torun, erken dönem romanlarındaki kurguya dedesini de konuk edecektir.
Faulkner’in hayatındaki kadınlar da seçimleri üzerinde etkili olur. Annesi ve büyük annesi tam anlamıyla iki kitap kurdurur ve her ikisi de güzel sanatlar ve fotoğrafçılıkla ilgilenmektedirler. Faulkner ile doğduğu günden evden ayrıldığı güne kadar Caroline Barr adındaki zenci bakıcısı ilgilenir. Faulkner’a göre kendisine doğruyu ve yanlışı öğreten kişi bu kadındır. Daha sonraları bazı belgelerde cinsiyet ve ırk ayrımcılığı konularına duyduğu ilginin esas sebebinin Carr olduğunu doğrular.
Faulkner gençlik döneminde çizim yapmayı, önüne çıkan herşeyi okumayı ve şiir yazmayı çok sever. Çok zeki bir genç olmasına ragmen okul ona çok sıkıcı gelir ve hiçbir zaman bir lise diploması alamaz. Okulu bıraktıktan sonra marangoz dükkanında ve dedesinin bankasında çalışır. Tam da bu sırada Estelle Oldham ile tanışır ve çok geçmeden ona aşık olur. Bir süre sevgili olurlar ancak Estelle, tanınmış bir aileden gelen ve Mississippi Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, Hawai Kara Kuvvetleri’nde görevli bir binbaşıdan evlenme teklifi alır ve onunla evlenir. Bu durum Faulkner’i ziyadesiyle üzer. O da her değerli kırık kalp gibi kendisini şiire ve edebiyata adar (en doğrusunu yapmış).

Aile dostu olan Phil Stone, Faulkner’in şiirinin tanınmasına ön ayak olur ve böylelikle Faulkner New Orleans'a taşınır. Burada Double Dealer adlı bir dergi için çeşitli makaleler hazırlar. 1926'da Soldier's Pay (Aşk ve Ölüm) adlı ilk romanını yayınlamayı başarır. 1925 yılında basım onayını alır almaz, bir kaç ay için New Orleans'den Paris'e geçer. Burada, kaldığı yere çok yakın olan Lüksemburg bahçeleri için bir yazı yazar. 
Louisiana'ya döndüğünde, Amerikan yazar Sherwood Anderson kendisine bir tavsiyede bulunur. Faulkner'e Mississippi hakkında yazmasını söyler. Bunun üzerine Faukner çocukluğunun geçtiği yerler, birlikte büyüdüğü insanlar ve uzun zamandır dinlediği hikayeler hakkında yazmaya başlar, hatta daha önce de bahsettiğim gibi yazılarında dedesi William Clark Falkner'den de bahseder. 1929'da yazdığı ünlü romanı The Sound and The Fury (Ses ve Öfke) için Yoknapatawpha adında hayali bir yer bile icat eder. 1930'da Faulkner As I Lay Dying (Ölüm Döşeğinde) adlı romanı yazar. 
Yazarın güneyli aksanı son derece belirgindir. Güneyin sorunlarını dile getirir ve kölelik, 'iyi yaşlı çocuklar klübü' ve güney artistokrasisi gibi dönemindeki önemli sosyal konulara ışık tutar. 
Bir kaç sene sonra büyük aşkı Estelle eşinden boşanıp Faulkner'a geri döner. Ancak evlilikleri hiçbir zaman çok da yolunda gitmez. Faulkner'in umursamaz tavırları, söylediği yalanlar, evlilik dışı ilişkileri ve alkol bağımlılığı eşiyle olan ilişkisini daha da zorlaştırır. 
Faulkner hayatını yazılarına adamış bir düşün insanıdır. Yazar olarak da son derece oportünist olduğunu görebilirsiniz. Ona göre yazar ahlak dışı biri olmalıdır. Bununla ilgili ilginç bir röportajını da buraya bırakıyorum. İlgilenenler okusun. 
http://www.edebiyathaber.net/william-faulkner-iyi-romanci-ahlak-disi-biridir/
Faulkner 1962 yılında ardında bir çok eser bırakarak kalp krizi nedeniyle hayata veda eder. Faulkner'in hayatına dair bilgiler bir çok boşluk ve şüphe içerir. Karakteri gereği her defasında kendisi hakkında soru sorulduğunda birbirini tutmayan cevaplar verdiği için hayatı hakkında çok da gerçekçi bilgiler bulunmamaktadır. O yalnızca eserleri ile anılmak istemiştir. 


Toplamda kaç tane kitabı var?

Faulkner'ın hayatı ile ilgili bilgi edinmek kadar eserlerine ulaşabilmek de bir hayli zor. Hayatı boyunca hiç durmadan yazı yazmış. Diğer yaptığı tüm işleri pek de umursamamış. Bazı eserleri yayınevleri tarafından kabul edilmemiş bu nedenle farklı eserlere dönüştürülmüş. Sizin için Faulkner'in bulabildiğim tüm eserlerini tek bir sayfada kronolojik sıraya göre derlemeye çalıştım. Eksiklikler olabilir ancak aşağıdaki bilgiler yazarın eserleri hakkında size yeterince bilgi verecektir. Eserin Türkçe'ye çevrilmediğinden eminsem, çevirisi yok yazdım, ancak emin olmadıklarımı boş bıraktım. Aşağıdaki resmin üzerine tıklayarak kaydedebilirsiniz. Bilginize :) 



Gelelim esas konumuza...
Öncelikle kısaca Ses ve Öfke'nin yazıldığı yıl olan 1929'dan biraz bahsedeceğim. 29 Ekim 1929 Amerika'da Büyük Buhran'ın yaşandığı tarih.Borsa'nın dibe vurduğu meşhur 'Kara Perşembe'. 21 ve 29 Ekim tarihleri arasında 400 banka batmış, binlerce kişi iflas etmiştir.
Faulkner Ses ve Öfke'de bilinç akışı yöntemini kullanır. Bu yöntem Virgina Woolf ve James Joyce tarafından da kullanılmıştır. Yöntemi kısaca anlatmak gerekirse, akıldan geçen tüm düşünce baloncuklarının, zaman gözetmeksizin yazıya aktarılmasıdır diyebiliriz. Kitap 4 ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde zihinsel engelli olan Benjy'nin geçmiş, şimdi ve gelecek arasında hiçbir ayrım yapmaksızın tüm aklından geçenleri aktarmaktadır. Benjy'nin geçmişe gidip, şu andan koptuğu sahnelerde yazar bize yardımcı olmak adına cümleleri italik olarak yazmıştır. Ancak yine de zihnimizde yarattığı karmaşanın tam olarak önüne geçemez. İkinci bölümde kendimizi bir diğer önemli karakter olan Quentin Compson'ın zihninin içinde buluruz. Compson ailesinin en çok yatırım yaptığı, Harvard'da okuması için varını yoğunu harcadığı oğulları son derece romantik, hümanist ve duygusal bir yapıya sahiptir. İkinci kısmı okuyorsanız bilin ki hikayenin en zor anlaşılır ancak bir o kadar da keyifli kısmına gelmiş bulunmaktasınız. Burada geçen cümleler tek tek okunup özümsenmelidir. Kanımca tüm cümleler üzerine tek tek düşünülmüş ve hepsi özenle seçilmiştir. Quentin şimdide yaşayamayan geçmişten bir türlü kopamayan ve geleceği hiç düşünmeyen bir bireydir. Hikaye akışı da buna uygun bir biçimde devam eder. Üçüncü bölümde tüm anlatıdaki en bencil ve en gerçekçi karakter olan Jack Compson karşımıza çıkar. Kendisi karakterine uygun bir biçimde gelecek odaklıdır. Hırsları ve beklentileri onu karamsar, asabi bir bireye dönüştürmüştür.  Ben merkezli düşüncelerine bu bölümde bolca rastlanmaktadır. Son bölümde ise bir dış ses, geçmişi, şimdiyi ve geleceği nesnel bir bakış açısıyla gözler önüne serer. Bu bölümde hikayenin eksik kalan taşları yerine oturur. 
Faulkner'ın dehası bu kitapta tartışılmaz bir biçimde sergilenmektedir. Eserde kullanılan teknik ve hikaye içi bağlantılar incelendiğinde eşsiz bir kurgu ortaya çıkar. Faulkner sıkça isim ve karakter tekrarı yapmıştır. Ailedeki isimler hep birbirinin tekrarı gibidir. İkili gruplar halinde kişilerin karakterleri de ailenin başından gitmeyen uğursuz bir döngü gibi sürekli olarak nesilden nesile geçerek tekrarlanmaktadır. 
BENJY NEDEN ZİHİNSEL ENGELLİDİR?
En can alıcı konulardan biri de Benjy'nin neden zihinsel engelli doğmuş olduğudur. Benjy çok yüksek ihtimalle Caroline Bascomp Compson ve öz kardeşi Benjamin Compson'ın oğullarıdır. Diğer bütün çocuklarından ayırdığı Jack Compson'ın ise öz kardeşidir. Anlatınca şok edici etki yaratmakla birlikte Bayan Compson'ın bazı ifadelerinden de anlaşılacağı gibi Jack onun için tek evlattır. Sorumsuz kocası Jack Compson'dan nefret eder ve kardeşinden hamile kaldığı Jack Compson'a taparcasına bağlıdır. Hatta bazı konuşmalarda Jack'in soyadının Compson olmadığını açıkça ifade eder. 
Romanda ensest ilişkilere üstü kapalı da olsa çok önem verilmiştir. İşin paparazi kısmını bilmemekle birlikte sırf bu nedenden ötürü Faulkner'ın ailesinde ensest ilişki olup olmadığı hep sorgulanmıştır. Ancak önceden de belirttiğim gibi, Faulkner kendi hayatıyla ilgili sürekli yalanlar uyduran biri olduğu için hayatı ile ilgili çok detaylı bilgi edinilememiştir. 

SES VE ÖFKE'DEKİ ÖNEMLİ KARAKTERLER - Kitabı okumadan önce incelemenizde fayda var.